15 Eylül 2024 Pazar

OKURKEN OFFFF DEDİRTEN “TÜRKÇE OFF” AKADEMİK MAKALELER ÜZERİNE

Bu yazımda Türkçe yazılmış akademik (!) makalelerde tespit ettiğim çokça yapılan yazım hatalarını ele aldım. Başlıkta “akademik” kelimesini bu yüzden kullandım. Yoksa yazım hatalarıyla dolu makalelerin akademik olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Zira bilime katkı sağlaması beklenen akademik bir makalenin yazım hatalarıyla dolu olması, okuyucu tarafından anlaşılmasını güçleştirir. Böylece makale, okuyucu için bir eziyete dönüşür. Bu tip bir makalenin literatüre katkısı da tartışmalı olacağından akademik olduğunu söylemek pek doğru olmaz. Öte yandan başlıktaki “Türkçe Off” kısmının ise Türkçe Off adlı muhteşem eseriyle dilimize sahip çıkmaya çalışan Feyza Hepçilingirler’e bir gönderme olduğunu belirtmeliyim. Türkçenin yozlaşmaması için mücadele eden Hepçilingirler’in söz konusu eseri hem çok bilgilendirici hem de bir o kadar eğlendirici. Eseri hâlâ okumamış olanlar ve diline sahip çıkmak isteyenler varsa kesinlikle tavsiye ederim.

Son cümlede “hâlâ” kelimesini kullanmışken yeri geldiğine göre “şapka işareti kullanmama” hatasının, “sözde akademik” makalelerde en sık yapılan yazım hatalarının başında geldiğini belirtmeliyim. TDK’nın şapka işaretini kaldırdığına dair söylentiler yıllardır süregeliyor. Öte yandan TDK tarafından şapka işaretinin kaldırılmadığının, hâlâ kullanıldığının bilinmesi gerekir. Dolayısıyla yazarların, babamızın kız kardeşi anlamına gelen “hala” yazarak hâlâ kelimesini ifade et(me)meyi bırakması gerekiyor. Tabii bu durum sadece hâlâ kelimesi ile sınırlı değil. Hâline, hâlihazırda (ki bu kelime çoğu makalede ayrı yazılıyor, oysaki bitişik yazılması gerekir), imkân, şikâyet, dâhil, hikâye ve zekâ kelimeleri de şapkalı yazılmalıdır. Buna ek olarak eğer kışın ince ince veya lapa lapa yağan kardan bahsedilmiyorsa (ki sosyal bilim makalelerinde kastedilen çoğunlukla kelimenin şapkalı versiyonudur) “kar” yerine “kâr” kelimesi tercih edilmelidir. Yazarlar bu hatayı niye yaparlar? TDK’nin şapka işaretini kaldırdığını mı düşünürler? Söz konusu kelimelerin şapkalı yazılması gerektiğini mi bilmezler? Yoksa tembellik yapıp iki tuş (Shift+3) daha fazladan basarak şapka işareti yapmaya mı üşenirler? Cevaplar belirsiz, sonuçlar ise aşikâr: Literatürdeki şapkalı yazılması gerektiği hâlde şapkasız bırakılıp okuyucuyu üşüten (!) bir sürü “halalı”, karlı” makale!..

Gelelim sözüm ona akademik makalelerdeki kelime tembellerine! Kelime tembelleri makale boyunca “sevimsiz” bir kelimeye dadanırlar. Sevimsiz kelime diyorum çünkü bu kelimeler akademik yazım dilinden çok günlük konuşma dilinde tercih edilen kelimeler olmakla birlikte genellikle Arapçadan dilimize yerleşmiş kelimelerdir. Örneğin “buna ilaveten”, “akabinde”, “esasen” vb. kelimeler akademik bir makalede kulağa pek de hoş gelmez. Üstelik bu kelimelerin veya kelime öbeklerinin makale boyunca çokça tekrarlanması, metinsel ahengi bozmakla birlikte akademik üslubu da zedeler. Buna ilaveten yerine “buna ek olarak, “ek olarak”, “ayrıca” gibi ifadeler tercih edilebilir. Akabinde yerine “ardından”, “sonradan”, “daha sonra” gibi ifadeler benimsenebilir. Esasen yerine “aslında”, “zaten” gibi kelimeler kullanılabilir. Türkçede kulağa daha “akademik” gelen çeşitli kelimeler varken bu tür kelimelere dadanıp makale boyunca aynı kelimeyi veya kelime öbeğini kullanmak bana göre kelime tembelliğinden başka bir şey değildir.

Sözde akademik makaleleri yazan kelime tembelleri sadece sevimsiz kelimelere dadanmakla kalmayabilirler. Bazen aynı kelimeyi bir cümlede birden fazla kez kullanarak da metinsel akışı bozup okuyucuyu yorabilirler. Örneğin şu cümleye bir bakalım:

“Kullanılan ölçeklere yönelik geçerlilik ve güvenilirliğe yönelik analizler yapıldıktan sonra tutumlara yönelik ifadeler tespit edilmiştir.”

Yukarıdaki cümle okunduğunda (tabii okunabilirse!) cümlenin ne kadar göz yorucu hatta kulak tırmalayıcı bir cümle olduğu anlaşılabilir. Yazarın bir cümle içinde üç kere (!) “yönelik” kelimesini kullanarak epey tembellik yaptığı söylenebilir. Oysaki cümle şöyle yazılsaydı:

“Ölçeklere yönelik geçerlilik ve güvenilirlik analizleri yapıldıktan sonra tutum ifadeleri tespit edilmiştir.”

Ilgili cümle hem daha anlaşılır olacaktı hem de metinsel akıcılık sağlanacaktı.

Metinsel akıcılıktan konu açılmışken yazarların bir kelimeyi çokça tekrar edip aynı cümle içinde kullanmalarının yanı sıra gereksiz kelime ve ek kullanmalarının da metinsel akıcılığa zarar verdiğini belirtmek gerekir. Örneğin “yapılan çalışmalarda”, “yaptığı çalışmada” vb. ifadelerde çekimlenen “yapmak” kelimesi son derece gereksizdir. Bu ifadeler yerine yazarlar “çalışma” kelimesini gönül rahatlığıyla tek başına kullanabilirler. “Çalışmalarda şu bulgulara ulaşılmıştır,” “Çalışmasında şu bulguya ulaşmıştır,” şeklindeki kullanımlar metinsel akıcılık açısından daha uygundur. Öte yandan “-maktadır”, “-mektedir” şeklindeki kullanımlar da her ne kadar akademik makalelerde sıklıkla tercih edilse de metinsel akıcılığı bozan durumlara örnek oluşturur. Bu kullanımlar yanlış değildir fakat daha kolay bir okuma açısından bu eklerin “-ir” ekiyle değiştirilmesi gerekir. Örneğin “…belirtmektedir” yerine “…belirtir”, “…belirtilmektedir” yerine “…belirtilir” gibi ifadeler tercih edilirse okuyucu için daha akıcı bir anlatım sağlanmış olur.

Özne-yüklem uyumsuzluğu ve kip uyumsuzluğu gibi uyumsuzluklar, akademik olma iddiasındaki makalelerde metinsel akışı bozan diğer durumlardır. Örneğin, “Yapay zekâ, pazarlamada etkin kullanılarak işletmeyi hedeflerine doğru yönlenir,” cümlesinde özne ve yüklem arasında bir uyumsuzluk söz konusudur. Böyle bir cümleyi okumaya çalışan okuyucu “Acaba işletme mi hedeflerine doğru yönleniyor? Yoksa doğru hedeflere yönelen yapay zekâ mı? Eee, o zaman yapay zekânın işletmeye katkısı nedir? Aaa, işletmeyi doğru hedeflere yönelten yapay zekâ da olabilir!..” şeklinde tahminler yaparak yazarın ne demek istediğini anlamaya çalışabilir. Dolayısıyla yazarların özne ve yüklem arasındaki uyumu gözeterek cümle kurması, bu gibi kafa karışıklıklarına sebep olmamak için çok önemlidir. Yazarların özne ve yüklem arasındaki uyum kadar cümledeki kip uyumuna da dikkat etmesi gerekir. Örneğin “…yeniden oluşturur ve sonuçlandırmaktadır,” cümlesinde “oluşturmak” fiili “-ir” ekiyle, “sonuçlandırmak” fiili ise “-maktadır” ekiyle çekimlenmiştir. Cümle içindeki fiilleri aynı ekle çekimlememek kip uyumsuzluğuna sebep olur ve metinsel akışı ciddi anlamda bozar. Dolayısıyla örnekteki cümlenin “yeniden oluşturur ve sonuçlandırır” veya “yeniden oluşturmaktadır ve sonuçlandırmaktadır” şeklinde uyumlu bir kiple yazılması gerekir.

Sözde akademik makalelerde özne-yüklem uyumsuzluğu ve kip uyumsuzluğunun yanı sıra belgisiz sıfat ve sonrasında  çoğullanan kelimeler arasındaki uyumsuzluk da gözüme çarpan bir diğer noktadır. Türkçede “birkaç, birçok, her, hiçbir, her bir, biraz” gibi belgisiz sıfatlardan sonra gelen kelimeler çoğullanmamalıdır. Örneğin “birçok yazarlara” şeklindeki bir kullanım doğru olmamakla birlikte bu kullanım metinsel ahengi de bozar. Bunun yerine ifade, “birçok yazara” şeklinde yazılarak metinsel ahenk sağlanmalı ve Türkçe, doğru kullanılmalıdır. Belgisiz sıfattan sonra çoğul kelime kullanmak isteyen yazarlara ise iyi bir haberim var. Zengin Türkçemizde bu isteği karşılayan “bütün”, “birtakım” gibi belgisiz sıfatlar mevcut. “Bütün yazarlar”, “birtakım yazarlar” gibi ifadeleri gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz.

Sözde akademik makalelerdeki metinsel akışı bozan durumlardan bir diğeri, gereksiz yerde noktalı virgül ve virgül kullanmaktır. Noktalı virgülün hangi durumlarda kullanılması gerektiği ne yazık ki çoğu kişi tarafından bilinmiyor. Bu yazıyı bir Türkçe dil bilgisine çevirmemek için bu konuda detaya inmeyeceğim. Öte yandan yazarların en azından türdeş kelimeler arasında noktalı virgül yerine virgül kullanması gerektiğini bilmesi gerekir. Buna ek olarak bağlaçlardan sonra virgül kullanılmaması gerekir. Bağlaçlardan sonra virgül kullanmak, İngilizceye ait bir özelliktir. Zaten dilimiz yabancı dillerden gelen kelimelerin saldırısı altındadır. En azından virgül kullanımı konusunda İngilizceye ait bir özelliği dilimize yapıştırmaya (!) çalışmamak ve bu hatayı yapmamak, kişisel olarak alabileceğimiz önlemlerden biridir. Bu tür hatalar görünce TDK’nın Tomris Uyar’dan yaptığı şu alıntı aklıma geliyor: “Ünlü adayı genç şarkıcıların, dil bilgisiyle fazla ilgilenmedikleri ortada.” (Tomris Uyar). Tomris Uyar yaşasaydı ona şöyle derdim: Sayın Uyar, üzülerek söylüyorum ki dil bilgisiyle fazla ilgilenmeyenler sadece ünlü adayı genç şarkıcılar değil =/

Yukarıdaki paragrafta bağlaçtan konu açmışken “da/de/ki” gibi bağlaçları hâlâ ayrı yazamayan akademik(!) makale yazarlarını gördükçe bir “offfff” çekmeden edemediğimi belirtmeliyim. Ayrı yazması gerekirken bitişik, ek hâlinde bitişik yazması gerekirken ayrı yazanlar mı dersiniz, bağlaçla cümleye başlayanlar mı dersiniz, bağlaçtan sonra virgül kullananlar mı dersiniz… Bunların hepsinin bir örneğini görebileceğiniz akademik makale iddiasında olan bir makale bulmanız ne yazık ki mümkün. Öte yandan virgülün hatalı bir şekilde sadece bağlaçlardan sonra kullanıldığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Virgül, hiç gereği olmamasına rağmen fiilimsilerden sonra da kullanılarak hata yapılıyor. Örneğin “ölçerek”, “tespit edilip”, “sayılmadan” vb. ifadeler zarf-fiildir (ulaç). Zarf-fiiller kendinden sonra gelen kelimeye “kendiliğinden” bağlanır. Dolayısıyla içinde bir ahenk ve hareketlilik barındırır. Bu ahenk ve hareketlilik itibarıyla bir zarf-fiilden sonra virgül kullanılmaz. Kullanılması, zarf-fiilin doğasına terstir. Yani bir zarf-fiilin ahengini virgülle bozmayınız sayın yazarlar! “…ölçülerek, analiz edilmiştir," “tespit edilip, raporlanmıştır,” vb. ifadeler yerine “ölçülerek analiz edilmiştir,” “tespit edilip raporlanmıştır” ifadelerini tercih ediniz. Zarf-fiillere biraz saygı lütfen!

Bir kafede çektiğim, "Türkçe Off" dedirten bir yazı
Fotoğrafı çekerken ne kadar ofladıysam artık, elim titremiş biraz=/

Sözde akademik makalelerde virgülün yanı sıra tırnak işareti ve kesme işareti de hatalı kullanılan noktalama işaretleri arasındadır. Türkçede tek tırnak çoğunlukla çift tırnak içindeki bir cümlede belirtilmek/vurgulanmak istenen bir ifade olduğunda kullanılır. Örneğin “Tüketici davranışının arka planındaki ‘kültürel sebeplerin’ araştırılması gerekir,” cümlesinde olduğu gibi tek tırnak, çift tırnak içindeki bir cümlede kullanılabilir. Bu hatalı kullanıma benzer bir diğer durum da yay ayraç ve köşeli ayraç kullanımında görülür. Türkçede söz konusu iki parantez kullanılacaksa şu şekilde kullanılmalıdır: [(0,90)*(0,85)]. İngilizcede ise bu durum tam tersidir: ([0.90]*[0.85]). Dolayısıyla yazarların ayraç ve tek tırnak kullanımı konusunda daha bilinçli olmaları, yazım dili Türkçe olan makalelerin Türkçeye “uygun” bir şekilde yazılması için önemlidir. Öte yandan kesme işaretinin de ne yazık ki bazı makalelerde gereksiz yerde kullanıldığını görüyorum. Öncelikle bir astronomi terimi olarak ifade edilmedikleri sürece “dünya”, “güneş” gibi kelimeler büyük harfle yazılmamalı ve bu kelimelere gelen ekler de kesme işaretiyle ayrılmamalıdır. İkinci olarak ise kurum, kuruluş, kurul, iş yeri adlarına gelen eklerin de kesme işaretiyle ayrılmaması gerekir. Örneğin “TEMA Vakfı’na” yerine “TEMA Vakfına” ifadesi tercih edilmelidir.

Kesme işaretinin ve büyük harflerin gereksiz kullanımını, sözüm ona akademik makalelerdeki model, teori, ölçek gibi isimlerin yazımında da gördüğümü belirtmeliyim. Bu tür isimlerin ilk harflerinin büyük yazıldığını, isimlere gelen eklerin de kesme işaretiyle ayrıldığını görüyorum. Oysaki model, teori ve ölçek isimleri, geliştiricisinin ismini yani özel bir isim almadığı sürece küçük harfle yazılmalı, gelen ekler de buna bağlı olarak kesme işaretiyle ayrılmamalıdır. Örneğin “kaynak çekiciliği modeli” küçük harflerle yazılırken “Likert ölçeği”, ismini Rensis Likert’ten yani geliştiricisinden almış olması sebebiyle ilk harfi büyük yazılmalıdır.

Bir makalede metnin biçimsel tutarlılığı, okunaklılık açısından son derece önemlidir. Akademik metinlerde makalenin yayınlandığı derginin yazım kurallarına bağlı olarak çoğunlukla Times New Roman yazı tipi (font) tercih edilir. Times New Roman tırnaklı bir fonttur. Metinde tırnaklı bir font tercih edildiyse metin içindeki tablolarda, grafiklerde ve şekillerde de aynı fontun tercih edilmesi gerekir. Aksi takdirde metnin biçimsel tutarlılığı ya da biçimsel bütünlük bozulmuş olur. Örneğin bir yazar metin içinde Times New Roman, şekil içinde ise tırnaksız bir font olan Calibri yazı tipini kullanmamalıdır. Şekillerde ya da Word’de otomatik tanımlanmış yazı tipini “tembellik yapmayıp” değiştirerek metinsel bütünlüğü sağlayınız sayın yazarlar! “Font tembeli” olmayınız, rica ediyorum.

Kelime tembelleri ve font tembelleri olur da çeviri tembelleri olmaz mı?! Tabii ki ve ne yazık ki olur. Sözde akademik makalelerin yazarları Türkçede “ve diğerleri” anlamına gelen “vd.” kısaltmasını kullanmak yerine doğrudan çeviri yaptıkları İngilizce bir makaleden aldıkları ikiden fazla yazarlı bir kaynağı metin içinde gösterirken vd. kısaltmasının İngilizcedeki karşılığı olan “et al.” ifadesini tercih ediyorlar. Bu tamamen çeviri tembelliğiyle ilgilidir. İşin daha vahim olan “makalede belirtilen kaynakları okumayan yazarlar” ya da “belirttikleri kaynakları okumadan alıntı yapan yazarlar” sorunu var ki bu yazının konusu olmadığı için oraya girmeyeceğim. Fakat bu tembelliği yapan yazarlar ne yazık ki İngilizce makaleden aldıkları bir cümleyi çevirirken cümlede geçen ikinden fazla yazarlı kaynakların Türkçedeki ifade biçimine gerekli özeni göstermeden “et al.” ifadesini olduğu gibi bırakıyorlar. Bunun yanı sıra Google Çeviri gibi çeviri programlarında birebir (motamot) çevrildiği hâliyle programdan kopyalanıp gerekli düzenlemeler yapılmadan makalede kullanılan cümleler de çoğu zaman okuyucu için yorucu olabiliyor. Zira bu tür çeviri programları hedef dil odaklı çeviri yapmıyor. Aksine, ifadede geçen kelimelerin hedef dildeki birebir karşılığını alarak çoğu zaman kuralsız bir cümle hâlinde çeviri yapıyor. Yazar, çeviri tembelliği yapmayıp çevrilmiş cümleyi hedef dilin kurallarına ve hedef dildeki anlamsal karşılığa yani Türkçeye özen göstererek düzenlemediği takdirde anlatım bozukluğu bol olan kuralsız cümlelerle dolu makaleler ortaya çıkıyor. Özet olarak cümleler çeviri kokuyor!  Daha vahimi ise bazen kelimelerin hatta cümlelerin dahi Türkçeye çevrilmeden (yani İngilizce hâliyle) bırakılabilmesi! Kelime tembelliği, font tembelliği ve bu paragrafta bahsettiğim çeviri tembelliğine denk geldiğim makalelerin yazarlarını çok özensiz, yaz(ama)dıkları makaleleri de değersiz bulduğumu belirtmek isterim.

Yaşam tarzım gereği sürekli yolculuk yapan biri olduğumdan farklı şehirlerin terminallerini görme fırsatım oluyor. Kişisel olarak Türkçe yazım diline özen gösterdiğimden algıda seçilik sebebiyle bu terminallerin girişindeki “Hoşgeldiniz” yazıları gözümü tırmalıyor. Türkçe konusunda bilgili olanlar bu yazıların gözümü neden tırmalandığını az çok tahmin edeceklerdir. Evet, tahmin edebileceğiniz üzere bu ifade “Hoşgeldiniz” şeklinde bitişik değil, “Hoş geldiniz” şeklinde ayrı yazılmalıdır. Söz konusu ifadeyi “Hoş geldiniz” şeklinde ayrı yazan terminaller gördüğümde bu terminallere ve şehirlere sempatim artıyor. Bu ifadeyi web sayfalarında doğru yazan üniversitelere, kapı girişinde doğru yazan kafelere ve hatta ifadenin üzerine doğru yazıldığını gördüğüm kapı paspaslarına da sempatim artıyor=) Benzer şekilde, ayrı yazması gereken kelimeleri bitişik yazmayıp olması gerektiği gibi yazan yazarlar görünce de mutlu oluyorum. Oysaki çoğu makalede ayrı yazılması gereken “çevrim içi”, “çevrim dışı”, “iş birliği”, “iş gücü” gibi kelimelerin bitişik yazıldığını görüyorum. Hatta bu kelimelerin doğru yazıldığı Türkçe makalelere pek az rastladığımı söyleyebilirim. Böyle giderse TDK, bu kelimelerin yazımını değiştirip bitişik yazımı kabul edecek gibi görünüyor. Ne de olsa dil sabit değildir, genel kullanım biçimine göre yeni kurallar ve yazımlar benimsenebilir. Fakat mevcut kurallar çerçevesinde bu kelimelerin doğru yazımı benimsenmeli ve kelimeler ayrı yazılmalıdır.

Kelimelerin doğru yazımı kadar asıl anlamları bilinerek kullanılması da son derece önemlidir. Sadece akademik makale yazarları tarafından değil, günlük dilde de sıkça yanlış kullanılan ve galatımeşhur olma yolunda ilerleyen bir kelime olan “oldukça”, sanılanın aksine “çok”, “fazla” gibi anlamlara gelmez. Kelime, “olabildiğince”, “yeterince” gibi anlamlara gelir (İngiliÇÇecilerin anlayacağı dilde söylemek gerekirse oldukça kelimesi İngilizcede “fair enough” anlamındadır). Dolayısıyla “…bu çalışma oldukça önemlidir,” yerine “bu çalışma çok önemlidir,” ifadesi tercih edilmelidir. Oldukçanın kullanımına oldukça özen gösteriniz sayın yazarlar!

Kelimelerin doğru yazımı konusunda tespit ettiğim bir diğer hata, sert ünsüz harfle biten kelimelere gelen “b,c,d” gibi yumuşak ünsüz harfle başlayan çekim eklerinin yazımıyla ilgilidir. Örneğin “Şekil 5’de”, “Tablo 14’de”, “Grafik 3’de” gibi kullanımlar hatalıdır. Zira 5, sert ünsüz bir harf olan ş harfi ile biter, dolayısıyla 5’e eklenen “-de” ekinin sertleşerek “-te” ekine dönüşmesi gerekir. Benzer sebepten, diğer ifadelerin de “Tablo 14’te” ve “Grafik 3’te” şeklinde yazılması gerekir. Bu tür hatalı yazımları görünce “Fıstıkçı Şahap’tan hiç mi haberin yok?!” diyesim geliyor ve diyorum tabii=) Bu hataları yapıp kelimeleri de doğru yaz(a)mayan yazarları “Fıstıkçı Şahap’tan hiç fıstık almayan yazarlar” kategorisine dâhil ediyorum=) (Not: Burada bahsettiğim şeyin bir kuru yemiş markası olan Fıstıkçı Şahap Bey ile bir ilgisi olmadığını tahmin etmişsinizdir umarım=))

Kendisine gelen makalelerin redaksiyonunu yapıp yazarına yollayan alan editörü kimliğimle bu yazıyı yazma gereği duydum. Alan editörlüğü yaptığım 10 yıllık süre zarfında yüzlerce makale okudum. Bu süreçte kelime tembelliği, font tembelliği, çeviri tembelliği, Fıstıkçı Şahap’tan fıstık almama, bu yazımda bahsettiğim diğer ve yazımda bahsetmediğim daha pek çok Türkçe yazım hatası yapılmış makale gördüm. Bu makalelerin redaksiyon düzeltmelerini yapıp bu düzeltmeleri yazarlara ileterek makalelerin daha okunaklı ve okunabilir bir hâle gelmesini sağladım. Bunun için bazı yazarlardan bu düzeltmeler sayesinde daha da bilinçlendiklerini belirttikleri teşekkür mesajları aldım, almaya da devam ediyorum. Bu redaksiyonları böyle bir zorunluluğum olmamasına rağmen yani tamamıyla gönüllülük esaslı yapıyorum. Çünkü dil meselesi mühimdir. Tabii ki dile yabancı bir dilden kelime girebilir, bu kelime dolaşıma sokulabilir (tıpkı bir önceki cümledeki “mesele” ve “mühim” kelimelerinde olduğu gibi), dil de başka bir dile kelime verebilir. Bunun önüne geçilemez. Zira dil, yaşayan bir varlıktır. Burada üzerinde durmaya çalıştığım ve vurgulamak istediğim nokta, kişinin kendi dilini doğru kullanması, dilini yozlaştırmaması ya da buna sebep olmaması ve diline sahip çıkmasıdır. Herkesin bunu bir görev edinmesi gerekir. Özellikle bilimsel bilgi üretme amacı ve uğraşındaki akademisyenlerin, çalışmalarının okuyucu tarafından anlaşılabilmesi için bu konuda hassas davranması çok önemlidir. Zira bilimsel bilgi üretmekle iş bitmez. O bilgiyi okunaklı ve okunabilir bir şekilde aktarabilmek gerekir.  

Yazım çok uzadı, farkındayım. Fakat bu konuda epey dolmuştum. Artık yazmanın vakti gelmişti. Umarım akademisyenlere ve yazmakla uğraşan herkese çok faydalı bir yazı olmuştur (dikkat ediniz, “oldukça uzadı” değil, “çok uzadı”, “oldukça dolmuştum” değil, “epey dolmuştum”, “oldukça faydalı” değil, “çok faydalı”=)).

Bundan sonra okurken “offff” dedirten Türkçe Off makaleler görmemek dileğiyle!  

OKURKEN OFFFF DEDİRTEN “TÜRKÇE OFF” AKADEMİK MAKALELER ÜZERİNE

Bu yazımda Türkçe yazılmış akademik (!) makalelerde tespit ettiğim çokça yapılan yazım hatalarını ele aldım. Başlıkta “akademik” kelimesini ...