Antik Mısırlılar kelimelerin
gücüne ve tılsımına çok inanmışlardır. Bu sebeple olumsuz kelimeleri, olayları
ve ölülerin isimlerini (ruhları kendilerine “musallat” olmasın diye)
söylemekten/anmaktan kaçınmışlardır. Örneğin Osiris’in Seth tarafından
öldürülmesiyle ilgili hikâyeyi anlatıp hiyerogliflerle aktarırlarken “Osiris
öldü,” yerine “Osiris yan yattı,” tabirini kullanmışlardır. Böylece ölüm gibi
bir olumsuzluğu anarak onu çağırmaktansa bu ifadeyi “yumuşatarak” aktarmayı
tercih etmişlerdir. Antik Mısırlıların bu tutum ve davranışlarının ardında
“Benzer benzeri çeker,” ilkesinin olduğunu söylemek mümkündür. Zira ölümü
anarak onu çekeceğini düşünmek, söz konusu benzerlik ilkesiyle ilgili olmakla
birlikte bir tür “sözcük tabusu”nu da beraberinde getirmiştir.
Yazıya antik Mısır’la giriş
yapmamın sebebi, Mısır mitolojisiyle ilgili okuduğum bir kitapta gördüğüm
“Osiris yan yattı” şeklindeki sözcük tabusudur. Bu ifadeyi gördükten sonra
“Kelimelerle ilgili olan bu bloğumda sözcük tabusuyla ilgili bir yazı neden
olmasın ki?” dedim ve pek çok şeyde bana ilham olan Mısır mitolojisi, Mısır’ınGizem’i
bloğumdan fırlayıp LogoPhile bloğuma gelerek bu yazımın da çıkış noktası oldu=)
Sözcük tabusu en az antik Mısır
kültüründe olduğu kadar bizim kültürümüzde de çok tanıdık ve yaygındır. Zira
cin yerine “üç harfli” diyen kişilere, ki belki o kişilerden biri de sizsinizdir,
çokça rastlamış olabilirsiniz. İnsanlar “cin” adını anarak onu çağırmaktan
korktukları için cin yerine üç harfli demeyi yeğlerler. Bu durum sözcük
tabusunun kültürümüzde en sık rastlanan örneklerinden biri olmakla birlikte ilk
paragrafta bahsettiğim benzerlik ilkesiyle de yakından ilişkilidir. Zira ismi
anmak, ismin göndergesiyle eş değerdir. Bu sebepledir ki eski Türkler,
günümüzde kurt diye bilinen ve anılan “börü”den korktukları için hayvanın asıl
ismini anmak istememişler, börüyü yumuşak vücutlu, omurgasız, bacaksız bir
hayvan olan kurt ismiyle anmışlardır. Böylece börü isminin kendilerinde
oluşturduğu korku duygusunu kurt gibi yumuşak vücutlu bir hayvan ismiyle
“örtmeye” çalışmışlardır. Dolayısıyla sözcük tabusu dilimizde “örtmece” olarak
da bilinir. Örtmecenin yanı sıra hüsn-i tabir, güzel adlandırma, edebikelam
gibi tabirler de söz konusu örtmeceyi ifade etmek için kullanılan diğer söz
öbekleridir. “Ben Latince kökenli terimler kullanmayı seviyorum,” diyenler ise
sözcük tabusu ya da örtmece yerine “euphemism” kelimesini kullanabilirler.
“Güzel” anlamına gelen “eu” ve “konuşmak” anlamına gelen “phanai” kelimelerinin
birleşmesinden oluşan euphemism, dilimizde “öfemizm” veya “yufenizm” şeklinde
telaffuz edilebiliyor.
İnsanların ayıp ya da saygısızca
gördükleri ifadeleri yumuşatmak için bu ifadeler yerine daha kabul edilebilir
ve kibar ifadeleri kullanmayı yeğlemeleri de sözcük tabusu (ya da örtmece,
euphemism, hüsn-i tabir vd…) ile ilişkilendirilebilir. Örneğin hela yerine
tuvalet, tuvalet yerine de lavabo demek gibi. Bu örnek, aynı zamanda örtmece
kelimelerin bir süre sonra ayıp manayı karşılayabilmesi sebebiyle zaman içinde
değiştirilebileceğini ve buna bağlı olarak bir “örtmece döngüsü”
oluşabileceğini de göstermektedir. Zira helanın örtmecesi olan tuvalet, bir
süre sonra “ayıp” karşılandığından “lavabo”, tuvaletin yeni örtmecesi olmuştur.
Böylece hela, tuvalet ve lavabodan oluşan bir örtmece döngüsü ortaya çıkmıştır.
Dolayısıyla zamanla lavabo da “ayıp” karşılanırsa lavaboyu örten yeni bir
örtmecenin türemesi kaçınılmaz olabilir.
Kültürel faktör, sözcük tabusunun
doğuşunda ve buna bağlı olarak örtmece kullanımında çokça etkilidir. Örneğin Türkiye
ve Japonya gibi bazı kültürlerde birine doğrudan “hayır” demek “ayıp” ya da “saygısızlık”
olarak görülebilir. Bu nedenle Japonya’da “hayır” anlamına gelen “ie” yerine “ee,
çottou…” gibi yumuşatıcı örtmeceler kullanılabilir (burada söz konusu Japonca
örtmecelerin okunuşlarını yazdım). Türkiye’de de durum bundan farksızdır. Fakat
Türkiye’de ilginç bir şekilde bu durum, “hayır” kelimesinin asıl anlamından
tamamen saparak günümüzde evet kelimesinin zıddı olarak kullandığımız anlama
bürünmesine yol açmıştır. Zira hayır aslında bildiğimiz anlamda hayır manasına
gelmez=) Hayır, “hayır işlemek” kelime öbeğindeki “iyilik”, “yararlı olan” gibi
anlamlara gelir. Türkçede evet kelimesinin zıt anlamını tam karşılayan
kelimeler ise “yok”, “değil”, “olmaz” gibi kelimelerdir. İnsanlar tıpkı Japonya
örneğinde olduğu gibi bu olumsuz manadaki kelimeleri doğrudan kullanmayı “saygısızlık”
olarak görüp söz konusu kelimeleri kullanmaktan kaçındıkları için “yok”,
“değil”, “olmaz” demek yerine “hayır olsun”, “belki bunda da bir hayır vardır”
vb. ifadeler kullanmayı tercih ederek bir çeşit örtmece ya da hüsn-i tabir
yaptıklarından hayır kelimesi bir süre sonra evet kelimesinin zıddı olarak
dilimize yerleşmiştir.
Hayır kelimesinin serüveni kadar
ilginç olan bir diğer örtmece ya da sözcük tabusu örneği ise çocuk kelimesinde
görülebilir. Zira çocuk kelimesinin günümüzde bilinen ve kullanılan anlamına
kavuşmasında eski Türklerin nazardan korkmaları yatar. Çocuklarına nazar
değmesin diye onları domuz yavrusu anlamına gelen “çocuk” (çoçka) kelimesiyle
anan ve çağıran eski Türklerin böylece bir tür “ters örtmece” yaptıkları
söylenebilir. Zira örtmecenin amacı olumsuz bir kelimeyi kullanmamak için onu
çağrıştıracak bir güzelleme ya da yumuşatma yapmaktır. Çocuk örneğinde ise
nazar değmesinden korkulacak kadar güzel olan bir şeyi kötüleyerek örtmeye
çalışmak söz konusudur. Tıpkı günümüzde bazı insanların çocuklara nazar
değmemesi için onları “çirkin” diye sevmeleri gibi. Yine de amaç nazar gibi
olumsuz bir şeyden korunmak olduğu için çocuk kelimesini de örtmece ya da
sözcük tabusu kapsamında değerlendirmek mümkündür. İslamiyetle birlikte domuzun
çağrıştırdığı olumsuz anlamlar arttıkça Türkçede çocuk kelimesi domuzu
çağrıştıran anlamından iyice sıyrılmış ve böylece günümüzde kullanılan anlamına
bürünmüştür.
Çocuk demişken çocukken
arkadaşımla aramızda okuma yarışı yapmamıza sebep olan ve arkadaşımdan daha
erken bitirebilmek için bir gün boyunca odaya kapanıp gözümü ayırmadan okuduğum
(sanırım serinin ikinci kitabıydı) Harry Potter serisindeki sözcük tabusundan
da bahsetmeden olmaz. Seriye hâkim olanların tahmin edebileceği üzere seri
boyunca serinin kötü karakteri Voldemort’u çağırmamak/anmamak için Voldemort
ismi yerine “kim olduğunu bilirsin sen” ya da “ismi lazım değil” gibi ifadeler
kullanılarak söz konusu kötülüğün örtülmeye çalışıldığı görülebilmektedir (orijinal
dilde söz konusu ifadeler şu şekildedir: “He-Who-Must-Not-Be-Named ya da “You-Know-Who”).
Harry Potter’in yanı sıra çok sevdiğim bir film olan 1988 yapımı Beetlejuice
(Beter Böcek) belki de söz konusu sözcük tabusu üzerine kurulmuş hatta sözcük
tabusunun sağlamasını yapmıştır diyebiliriz. Zira filmi izleyenler bilirler,
Beter Böcek’in ortaya çıkabilmesi için ismini üç kere söylemek gerekiyordu. Dolayısıyla
isim ve göndergesi arasındaki bağın en güçlü olduğu örneklerden biri olması
sebebiyle Bettlejuice, sözcük tabusunun bir sağlaması niteliğindedir demek pek
de yanlış olmayacaktır.
Antik dönemlerden (örn. “Osiris
yan yattı” örtmecesi gibi) modern zamanlara (örn. “üç harfli” örtmecesi gibi)
varlığını sürdüren “kadim” sözcük tabusuna ilişkin örnekler tabii ki burada
yazılanlarla sınırlı değildir. Günlük hayatımızda “ayıp”, “sakıncalı”, “müstehcen”,
“korkutucu” vb. olumsuzluklar çağrıştıran pek çok kavramı yumuşatıp daha kabul
edilebilir bir formda aktarmak için kullandığımız yüzlerce örtmece mevcuttur. Hatta
örtmecelerin zamanla asıl anlamı kadar güçlü bir etki uyandırabilmesi, yeni bir
örtmece ihtiyacını beraberinde getirdiğinden örtmecelerin sayısı hızlı bir
şekilde artabilmektedir. Örneğin bir Türk korku yapımı olan “Üç Harfliler” film
serisinde “üç harfliler” örtmecesinin kullanılması, söz konusu örtmecenin de “cin”
kelimesi kadar etkili olabileceğini düşündürebilir.
“Bu durumda acaba üç harfli
örtmecesi yeni bir örtmeceye mi ihtiyaç duymaktadır?” “Üç harfli yerine başka ne
denilebilir ki?” “Ee, ben başlıkta hem cin hem de üç harfli ifadesini kullandım…”
“Acaba kullanmasa mıydım?” “Şimdi çağırmış olmaz mıyım?” “Bari üç kere tahtaya
vurayım!..”, “Yok yok en iyisi başlığı ‘örteyim’”, “Cin yerine ‘malum yaratık’
ifadesini kullanayım” (dedi iç ses ve örtmece üzerine örtmece kullanarak
başlığı değiştirdi=))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder