19 Haziran 2022 Pazar

Hiçbir Şey Anlamadan Dersi Geçen Öğrenci ve Bana Çağrıştırdıkları

 

Anlamadan bilmek ve/veya anlamadan okumak. Örneğin bazı öğrenciler sınavda anlamadığı hâlde doğru cevaplar verebiliyorlar, çünkü ne yazık ki anlayarak çalışmak yerine anlamadan okumayı, yani ezberlemeyi tercih ediyorlar. Hatta anlamadan bilerek mezun da olabildikleri için mezuniyet sonrasında derslerde öğrendiklerine (!) dair akıllarında kalan hiçbir şey olmayabiliyor. Sınav haftasında gözlemlediğim de tam olarak buydu. Notunu öğrenmek için yanıma gelen öğrenciye sınavdaki soruların aynılarını sözlü olarak sorduğumda herhangi bir cevap verememişti. Oysaki sınavda tüm soruların doğru cevaplarını bilerek (!) işaretlemişti. Yani öğrenci, sorulanlar hakkında en ufak bir yorumu ya da bilgisi olmamasına rağmen soruları ya da konuları ezberleyerek sınava girmiş ve soruları anlamadan bilerek sınavı geçmişti. Tam da bu noktada aklıma Çin odası argümanı ve semantik-sentaks kavramları arasındaki ilişki sorunsalı geldi. Peki nedir bu Çin odası argümanı ve semantik-sentaks kavramları?

Çin odası argümanından bahsetmeden önce Turing testine değinmek gerekir. Zira söz konusu argüman, Turing testine ismini veren Alan Turing’in önermesine karşı çıkar. Matematikçi ve filozof Alan Turing, bilgisayarların doğal dil kullanımı sonucunda karşısındaki insan tarafından kolaylıkla bir insandan ayırt edilemeyeceğini düşünerek söz konusu testi geliştirir. Eğer bilgisayar Turing testinden başarılı olursa, yani bir insandan ayırt edilemezse bu durum Turing’e göre bilgisayarın “zeki” olduğunun bir kanıtıdır. Öte yandan felsefeci John Searle ise zeka sahibi olmanın, sadece “bilinçli” varlıklarla sınırlı olduğunu düşünür. Searle, bilgisayar Turing testinden geçse bile bilgisayarın gerçekten “düşünmediğini” ve düşünmek için testi geçmekten daha fazlasının gerekli olduğunu ifade eder. Özetle Alan Turing’e göre bilgisayarın Turing testinden geçmesi, onun “zeki” olduğunun bir göstergesiyken John Searle’ye göre bilgisayarların testi geçmesi bilinçli olduklarının bir göstergesi olmamakta, makineler (bilgisayarlar) ancak bir bilince sahip oldukları zaman insanın yerini alabilmektedir. Bu düşüncesinden hareketle Searle, süper bilgisayarlar ile tost makineleri arasında her ikisinin de bilinçli olmamaları sebebiyle herhangi bir fark görmemektedir.

Searle, Turing’in bilgisayarların zeki olduğu argümanına karşı çıkarak onların sadece bazı davranışları kopyalayıp birtakım işlemler sonucunda bunları uyguladığını öne sürer ve bunu Çin odası argümanıyla göstermeye çalışır:

Çin odası argümanı tıpkı Schrödinger’in kedisi gibi bir düşünce deneyidir. Deneyde kapalı bir oda içindeki bir kişiye dışarıdan Çince mesajlar geldiği farz edilir. Odadaki kişi Çince bilmemektedir; fakat Çince soru-cevap kılavuzuna bakarak (yani Çince karakterleri kılavuzdaki karakterlerle eşleştirerek) mesajlara karşılık verir. Odadaki kişi Çince bilmemesi sebebiyle mesajları anlamasa da kılavuz yardımıyla mesajlara uygun karşılıklar verir. Bu noktada Searle, odadaki Çince bilmeyen kişi ile Turing testini geçen bilgisayarı birbirine benzetir. Her ikisi de gelen mesajların anlamını bilmese de uygun çıktılar üretebilir.

Çin odası argümanını ifade eden deneyin böyle bir tasarımı olduğu düşünülebilir.


Searle, düşünce deneyindeki kişinin ya da Turing testinden geçen bilgisayarın ürettiği “uygun çıktıları” sentaks kavramı ile açıklar. Sentaks (sözdizim) tek başına anlam, yani semantik için yeterli değildir. Turing testinden geçen bilgisayar ya da Çin odası deneyindeki kişi sentaks üretip mesaja uygun karşılıklar vermiş olsa da mesajın içeriğini anlamamaktadır. Yani bilgisayar da deneydeki kişi de anlamadan bilmektedir. Tıpkı yazının başında bahsettiğim ve sınavdaki tüm soruları anlamadan bilerek sınavı geçen öğrenci gibi. Dolayısıyla Searle’ye göre makineler (bilgisayarlar) akıllı değildir. Onların yaptıkları sentaks (sözdizim) üretip mesajlara uygun karşılıklar vermekten başka bir şey değildir. Burada semantikten (anlam) bahsedilemez. Zira sentaks ve semantik aynı şey değildir. Bunu yıllar boyunca eğitimi alınmasına rağmen bir türlü tam anlamıyla öğrenilemeyen (!) İngilizce ile ilişkilendirebiliriz. Eğitim hayatı boyunca gereksiz yere İngilizce gramere, yani sentaksa boğulan öğrenci, kelimelerin anlamından, yani semantikten bihaber olduğu için okuduğundan bir şey anlamasa da sentaks kullanarak İngilizce sorulara uygun karşılıklar üretebilir. Bu öğrencinin de yazının başındaki öğrenciden bir farkı yoktur. Her ikisi de ne yazık ki bir bilince sahip olmalarına rağmen makinalaşmayı tercih ederek anlamadan bilenler kervanına katılmıştır. Acaba makinalaşmak mı istemişlerdir?

Trrrrum trrrum trrrum!

Trak tiki tak!

Makinalaşmak istiyorum!

Beynimden, etimden, iskeletimden geliyor bu!

Anlamadan bilen öğrencinin bendeki çağrışımları Çin odası argümanından başlayıp Nazım Hikmet’in Makinalaşmak adlı şiiriyle son bulurken sizin hangi argümana daha yakın olduğunuzu bilmek isterim:

a.Turing bence haklı. Bilgisayar, testi geçiyorsa zekidir.

b. Searle haklı. Bilgisayarın testi geçmesi onun bilinçli olduğunu göstermez. Bilgisayarın yaptığı sadece sentaks üretmektir, bu ise anlamdan yoksundur.

c. Bir fikrim yok.

d. Makinalaşmak istiyorum.

e. Ben çoktan makinalaşmışım.

f. Atın beni denizlere, yalan dünya size kalsın.

g. Hiçbiri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OKURKEN OFFFF DEDİRTEN “TÜRKÇE OFF” AKADEMİK MAKALELER ÜZERİNE

Bu yazımda Türkçe yazılmış akademik (!) makalelerde tespit ettiğim çokça yapılan yazım hatalarını ele aldım. Başlıkta “akademik” kelimesini ...