Geçen gün derste belirsizlik etkisi ve bunun tüketiciler üzerindeki
yansımalarından bahsederken belirsizliği “eşikte mekân” ile ilişkilendirerek
anlattım. Sınıftaki öğrencilerin bu kavramı isim olarak bilmemelerine rağmen öğrencilerde
kavramın yaşattığı hissin genellikle benzer olduğunu fark ettim. Günlük hayatımızda,
filmlerde, bilgisayar oyunlarında ve/veya videolarda karşılaşabileceğimiz
eşikte mekân nedir? Eşikte mekânların bizde oluşturduğu hisler ve bu hislerin
sebebi nedir? Bu yazımda kısaca bunlara değinmek istedim.
İngilizcede “liminal space” olarak isimlendirilen eşikte mekân, iki mekân
ya da durum arasındaki geçiş bölgesi olarak tanımlanır. Bu bir karar aşaması
gibi soyut olabileceği gibi mekân gibi somut da olabilir. Buradaki ortak nokta
ise bu aşamanın belirsizliği sebebiyle kişide uyandırdığı gerginlik ve korku
hissidir. Örneğin insanların değişimden korkması, değişim sonucunda neler
olabileceği konusundaki belirsizlikten kaynaklanır. Dolayısıyla değişime
yönelik karar eşiği, eşikte mekânın soyut bir örneğidir. Bu yazımda ise
kavramın daha iyi anlaşılabilmesi için eşikte mekânların somut örneklerine
ağırlık vermek istedim. Eşikte mekânların somut örnekleri, bir zamanlar
insanlar tarafından yaşanılmış; fakat sonrasında terk edilmiş mekânlar olabilir.
Örneğin terk edilmiş bir köy, batık bir AVM, kiracısını ya da ev sahibini
bekleyen bomboş evler, eşikte mekânlardır. Öte yandan bu mekânların terk
edilmiş olması bir zorunluluk değildir. Günün belli bir saatinde o mekânda
herhangi bir insanın olmaması da mekâna, eşikte mekân özelliği verebilir. Örneğin
okulun boş koridorları, sabahın çok erken saatlerinde ya da günün geç saatlerinde
bomboş olan caddeler ve otoparklar gibi mekânlar da eşikte mekânlardır.
Dolayısıyla bir mekânın eşikte mekân olması için orada herhangi bir insanın
olmaması gerekir.
![]() |
Eşikte mekân örneği |
![]() |
Eşikte mekâna bir başka örnek |
Eşikte mekânlar yapay ışıklarla belli belirsiz aydınlatılmış mekânlar
olabilir. Örneğin bir kısmı aydınlatılmış boş sokaklar, karanlık kısımları
itibarıyla kişide belirsizlik hissi uyandırır. Söz konusu belirsizlik hissi,
bir süre sonra gerginliğe dönüşür. Gerginlik ise yerini korkuya bırakır. Bunun bir
örneğini sınav haftası okulda yaşamıştım. Gözetmenlik yaptığım sınav akşam
sekizde bitmişti. Odaya git, bilgisayarı kapat, masayı topla derken çıktığımda
fakülte binasında kimsenin olmadığını fark etmiştim. Koridorlar bomboştu. Işıklar
yanmıyordu. Işığa dair tek şey, binadaki dijital saatin bir çift kırmızı gözü
andıran ışığıydı. 10 senedir çalışmakta olduğum binanın neredeyse her köşesini
bilmeme rağmen koridorların o an için eşikte mekâna dönüşmesi, bende
belirsizlik, gerginlik ve korku duygularını uyandırmıştı. Bir an önce binadan
çıkmak istedim. Ancak binadan çıkıp dışarıya ayak bastığımda, gerginliğim
azalmıştı; çünkü dışarıda birkaç insanla karşılaşmıştım. Neyse ki dışarı,
fakülte binası gibi eşikte mekân değildi.
Eşikte mekâna Stephen King’in The Shining (Medyum) romanından uyarlanan Overlook
Oteli (siz The Shining ismindeki versiyonunu izlemiş olabilirsiniz) filmindeki
otel ve otelin boş koridorları örnek olarak gösterilebilir. Buna ek olarak Will
Smith’in Ben Efsaneyim filmi de eşikte mekân barındıran bir diğer film
örneğidir. Filmi izleyenler bilirler, Doktor Robert Neville rolüyle Smith, film
boyunca bomboş, terk edilmiş sokaklarda, koridorlarda, yani eşikte mekânlarda
dolaşmaktadır.
Eşikte mekâna bir başka örnek olarak çok sevdiğim "Faded" şarkısını göstermek isterim. Alan Walker’in Faded şarkısının video klibi boyunca da terk
edilmiş yerler, yani eşikte mekânlar gösterilir. Videodaki kişinin yansıttığı
ruh hâli ve şarkının sözlerinde vurgulanan kaybolmuşluk hissi, tam olarak
eşikte mekânların uyandırdığı hislere karşılık gelir.
Eşikte mekânların kişide gerginlik, kaybolmuşluk vb. hisler uyandırmasının
temelinde kişinin yalnız kalma korkusu olabilir. Ne de olsa insan sosyal bir
varlıktır, tek başına yaşayamaz. Bu nedenle başka herhangi bir insanın
olmadığı, terk edilmiş, bırakılmış ya da yaşam izi olmayan eşikte mekânlar,
insanlara yalnızlığı hatırlattığından gerginliğe ve korkuya sebep
olabilir.
Yazımı buraya kadar okuduysanız eşikte mekânın ne demek olduğunu, insanlarda uyandırdığı hisleri ve belirsizlikle ilişkisini anlamışsınızdır. Peki yazıyı okuyan sizler ya da kaleme alan ben, bundan sonra herhangi bir eşikte mekânla (boş okul koridorları, ıssız sokaklar vb.) karşılaştığımızda aynı hisleri yaşayacak mıyız? "Hadi ama, alt tarafı bir eşikte mekân, neden korkasın ki?" diyecek miyiz kendimize? Bence hayır!=)