Geçtiğimiz günlerde Türk Dil Kurumu (TDK), sözlükte birtakım güncellemeler yaparak bazı kelimelerin yazımını değiştirdi. Bu güncellemeleri bloguma taşımamın sebebi ise bir önceki “Galatımeşhur, Lugat-ı Fasihten Yeğ Midir?" başlıklı yazımdır. TDK’nin yaptığı değişikliklere baktığım zaman galatımeşhurun, gerçekten de lugat-ı fasihten yeğ olduğunu anladım. Zira TDK tarafından yapılan bazı güncellemelerin, kelimenin halk dilindeki yanlış kullanımından kaynaklandığı ifade edilebilir. Örneğin önceki hâli “kayyum” olan kelime “kayyım”, “pilili” olan kelime “pileli, “boy bos” olan ifade “boy pos”, “kümeden düşmek” olan ifade ise “küme düşmek” olarak güncellenmiş. Dolayısıyla bu güncellemelerde söz konusu ifadelerin halk dilindeki yaygın kullanımından yola çıkılarak, başka bir deyişle galatımeşhurun lugat-ı fasihten yeğ olduğu düşünülerek hareket edildiği söylenebilir. Zira TDK’nin, bu kelimeleri güncellerken halk dilinde yanlış da olsa sıklıkla kullanılan biçimleri benimsediği görülüyor.
Güncellemelerde ilgimi çeken bir diğer husus, “yeşil biber”, “yeşil
fasulye,” “yeşil soğan” gibi ifadelerin yazımında yapılan güncelleme oldu.
Önceki yazımları bitişik olan bu ifadeler (önceden yeşilbiber, yeşilfasulye,
yeşilsoğan olarak yazılıyordu) artık ayrı yazılıyor. Peki ama neden? TDK’nin “Renk
ismi ile kurulan sebze, meyve, hayvan ve coğrafi alan isimleri bitişik yazılır,”
şeklinde bir kuralı vardı. Artık bu kural yok mu? Bu kural artık yok ise
kırmızıbiber neden hâlâ sözlükte bitişik yazılıyor? Yeşil biberin
kırmızıbiberden farkı ne? Bu arada renk ismi ile kurulan alabalık kelimesinin
de sözlükle hâlâ bitişik yazıldığını ifade etmek isterim.
Kafamı karıştıran bir diğer güncelleme ise “hasır altı” ifadesindeki
değişiklik oldu. İfadenin önceki hâli “hasıraltı” şeklinde bitişik yazılıyordu
ve bu hâliyle TDK’nin konuya yönelik kuralına da gayet uygundu. Zira TDK’ye
göre “Üst, üzeri, alt sözcükleri somut olarak yer bildirmeyen kelimelerin
sonuna getirilip soyut bir anlam kazandığında bitişik yazılır.” Örneğin “bilinçaltı,
gerçeküstü, yüzüstü, olağanüstü” gibi. Bir işi bile isteye örtbas etmek
anlamındaki hasır altı da bunlardan biriydi. Ama artık değil. Peki neden? Bu
kural da artık yok mu? Yok ise “bilinçaltı, gerçeküstü” vb. diğer kelimeler
neden hâlâ bitişik yazılıyor? Hasır altının diğer kelimelerden ne farkı var?
Yukarıdaki sorular ve belirsizliklerin dışında yerinde bulduğum
güncellemeler de yok değil. Örneğin önceki hâli “unvan” olan kelime “ünvan”, “Allah
müstahakını versin” olan ifade ise “Allah müstahakkını versin” olarak güncellenmiş.
Zira makale redaktörlüğü yaparken yazarların ünvan olarak hatalı yazdıkları
kelimeyi unvan olarak değiştirmekten yorulmuştum (bu arada Word hâlâ unvan
olarak otomatik düzeltiyor=)). Öte yandan “layık” anlamına gelen müstahak
kelimesinin ise belirtme eki aldığından neden müstahakkı değil de müstahakı olarak
yazıldığını merak etmiyor değildim. Burada TDK’ye bir öneri yapmadan
geçemeyeceğim. Halk ağzında söz konusu kelimenin müstahak olarak değil de
sıklıkla müstehak olarak, yani –a harfi yerine –e harfi ile kullanıldığına
şahit oluyorum. Gözlemci yanlılığı yapmak istemem tabii. Belki de sadece benim
çevremdeki insanlar müstahak yerine müstehak kelimesini tercih ediyorlardır.
Yine de bu konunun araştırılmaya değer olduğunu belirtmeliyim. Belki bir sonraki
güncellemede yine galatımeşhur, lugat-ı fasihten yeğ olup müstahak yerine
müstehak benimsenebilir. Sadece bir öneri=)
Bonus:
TDK’nin bazı yabancı kelimelere bulduğu Türkçe karşılıklara bazı örnekler:
Aspiratör-Emmeç
First Lady-Başbayan
Navigasyon-Yolbul
Petrol-Yer yağı
Self-servis-Seçal
Smoothie-Karsanbaç
TDK’nin bazı yabancı kelimelere Türkçe karşılık bulduğu örneklerle yazımı
sonlandırırken yeri gelmişken bir sonraki yazıma ilişkin de spoiler vermek isterim. Çeviri stratejileri!
Bu arada spoiler kelimesine TDK tarafından henüz bir Türkçe karşılık
bulunmadı sanırım. Sizce spoiler kelimesinin
Türkçe karşılığı ne olmalı?