Arapça kökenli bir sözcük olan galat, yanlış kelime veya söz anlamındadır. Halk arasında yanlış kullanıla kullanıla zamanla hatalı söylenişleri benimsenip meşhur olan ve bu hâliyle kabul gören kelimeler ve deyimler galatımeşhur olarak bilinir. Galatımeşhur bir kelime, atasözü ve deyim, sık kullanım sonucunda doğrusunun yerini alır. Başka bir deyişle aslına galip gelir. Dolayısıyla galatımeşhuru, doğru bilinen yanlış olarak tanımlamaktansa yanlışın doğrunun yerini alarak benimsenmesi şeklinde tanımlamak daha uygun olur.
Galatımeşhur uzunca bir süre kullanılırsa galatımeşruya dönüşür. Zira
galatımeşhur olmuş bir kullanımın halk arasında değiştirilmesi ve doğru
anlamıyla kullanılması pek de mümkün olmaz. Hatta doğru şekliyle kullanılırsa
anlaşılmak bir yana, bilakis pek çok yanlış anlaşılmayı beraberinde
getirebilir. Tıpkı bir önceki cümlede kullanmış olduğum “bilakis” kelimesinde
olduğu gibi. Her ne kadar burada doğru anlamıyla kullanılmış olsa da bilakis
kelimesi halk arasında çoğunlukla bilhassa kelimesi yerine kullanılarak bir
galatımeşhura dönüşmüş durumdadır. “Tam tersine” anlamına gelen bilakis, “özellikle”
anlamına gelen bilhassa kelimesi yerine kullanılarak bir galatımeşhur olmaktan
kaçamaz.
Galatımeşhur kullanımların en ilginç özelliklerinden biri galatımeşhur bir
kelimenin zamanla doğru anlamının tam tersi bir anlam kazanarak
benimsenmesidir. Fakat burada galatımeşhurun bir kontranime dönüşmektense sadece
asıl anlamının zıddı sayılabilecek bir anlama büründüğünün bilinmesi gerekir.
Zira kontranim, zıt anlamlara gelen iki anlam barındıran kelimelerdir. Örneğin
İngilizcede “toz”, “kir” gibi anlamlara
gelen dust kelimesi aynı zamanda “temizlemek”,
“düzenlemek” gibi tam tersi anlamları da karşılar. Türkçede ise kontranime
örnek olarak “dehşet” kelimesi verilebilir. Zira dehşet, hem “korkunç bir şey
karşısında duyulan ürküntü” hem de “olağanüstü şeyler karşısında olumlu yönde
şaşma” anlamlarını karşılar. Örneğin “Yılan görünce dehşeye kapıldı,” ve “Dehşet
bir güzellik,” cümlelerinde olduğu gibi. Öte yandan paragrafın başında bahsi
geçen özellikte bir galatımeşhur ise asıl anlamının tam tersi sayılabilecek sadece
tek bir anlama bürünür. Örneğin “müthiş” kelimesinde olduğu gibi. Zira gerçekte
“korkunç”, “korkuya düşüren”, “dehşetli (korkunç anlamında)” gibi anlamlara
sahip olan müthiş, halk arasında zamanla gerçek anlamının tam tersi
sayılabilecek “muhteşem” anlamıyla benimsenmiştir ve hâlâ da bu anlamıyla
kullanılır. Bu durumda galatımeşhur olan müthiş, zamanla galatımeşruya
dönüşürse ve “muhteşem” anlamıyla da sözlüklere resmi olarak girerse bir kontranim
hâline gelmiş olur.
Halk arasında kulaktan kulağa yanlış aktarılıp hatalı kullanılarak
galatımeşhura dönüşmüş pek çok atasözü ve deyim de mevcuttur. Örneğin doğru
kullanımı “Kısa kes, Aydın abası olsun” (Aydın’daki efelerin abalarının kısa
olması sebebiyle) olması gereken ifadenin, “Kısa kes, Aydın havası olsun,”
şeklinde ya da doğru kullanımı “Sü uyur, düşman uyumaz,” (sü, asker, ordu gibi
anlamlara gelir) olması gereken ifadenin “Su uyur, düşman uyumaz,” şeklinde
kullanılması gibi. Buna ek olarak sıklıkla “Göz var, nizam var,” şeklinde hatalı
kullanılan ifadenin aslı “Göz var, izan var,” şeklinde, “ince eleyip sık
dokumak” ifadesinin aslı ise “ince eğirip sık dokumak” şeklindedir.
Galatımeşhur kelimelerin en ilginç özelliklerinden bir diğeri de “anlam
çiftlenmesi” olayıdır. Bu özelliği anlam çiftlenmesi olarak tanımlıyorum. Zira bu
türdeki galatımeşhurlar, zaten kelimenin özünde mevcut olan anlamın, kelimeye
birtakım ekler ve/veya ifadeler eklenerek “çiftlenmesiyle” oluşuyor. Burada dikkat
edilmesi gereken, anlamın “pekiştirilmesi” değil, “çiftlenmesi”dir. Dolayısıyla
bu tür galatımeşhurlarda anlamın pekiştirilmesi söz konusu değildir. Bilakis bu
durum, anlatım bozukluğuna sebep olur. Örneğin özünde “ince fark, ayırtı”
anlamını taşıyan nüans kelimesi, “ince bir nüans” şeklinde kullanıldığında bu
türden bir galatımeşhura dönüşür. Benzer şekilde sıklıkla “evlatlar”, “evliyalar”
şeklinde “sözüm ona” çoğul kullanılan galatımeşhurlar da anlam çiftlenmesi
olayına örnektir. Zira evlat (çocuklar) kelimesi zaten velet (çocuk)
kelimesinin çoğulu, evliya kelimesi de veli kelimesinin çoğuludur. Fakat velet
kelimesi, halk arasında çocukları azarlamak için kullanılan bir söz olarak
benimsendiğinden (galatımeşhura dönüştüğünden) bu kelimenin sözlüklere söz
konusu azarlama anlamıyla da girmiş olduğunun bilinmesi gerekir.
Galatımeşhurlar, yanlış duyma sonucu hatalı kullanılarak dile geçip
benimsenen kelime ve ifadelerdir. Dolayısıyla galatımeşhurun oluşmasındaki en
önemli etken, kelimenin yanlış duyulmasıdır. Galatımeşhurların zamanla gerçek
anlamının yerini alması ve gerçek anlamını unutturması sebebiyle
galatımeşhurlar, bu yazının başlığında da kullanılan deyişle ifade edilerek “lugat-ı
fasihten yeğ (evlâ)” olarak nitelendirilir. Bu deyiş, “çok bilinen ve yaygın
kullanılan bir yanlış ifadenin, sözlükteki doğrusundan daha iyi (yeğ) olduğu”
anlamına gelir. Bu deyişe katılmıyorum. Bir kelimenin yanlış/hatalı kullanıla
kullanıla gerçek anlamının yok olması ve galatımeşhurun gerçek anlamı bir virüs
gibi ele geçirerek yok etmesi bana göre “daha iyi” bir şey değil. Zira bir galatımeşhur,
toplumun her kesimi tarafından benimsenmemiş olabilir. Yani bir galatımeşhur,
galatımeşruya dönüşmemişse beraberinde karışıklık getirebilir. Bu noktada
arkadaşının “Nasıl görünüyorum?” sorusuna kelimenin asıl anlamını kullanarak “Müthiş!”
diyen biri, arkadaşının bu ifadeyi “muhteşem” olarak algılaması sonucunda kelimeyi
doğru anlamıyla kullanmış olmasına rağmen duygularını doğru bir şekilde ifade
edememiş olur. Dolayısıyla bir galatımeşhur, galatımeşruya dönüşmediği sürece
lugat-ı fasihten yeğ olamaz.
Galatımeşhurun oluşmasındaki en önemli etkenin, kelimenin yanlış duyulması
ve bu hâliyle kullanıma girmesi olduğunu yukarıdaki paragrafta belirtmiştim.
Öte yandan yanlış yazıla yazıla hatalı kullanılan kelimeler de mevcuttur. Buna
ilişkin örnekleri bir önceki yazımda bulabilirsiniz. Bir önceki yazımla
birlikte LogoPhile blogumda kelimelerin hatalı kullanımına ilişkin küçük bir seri
oluştuğunu fark ettim. Bu seriyi “hatalı çeviri örnekleri” ve “çeviri
facialarıyla” devam ettireceğime ilişkin bir spoiler verip yazımı sonlandırıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder